Ana Sayfa » Genel » Şeyh Odur ki; Yolun Başından Sonunu Göre

Şeyh Odur ki; Yolun Başından Sonunu Göre

ŞEYH ODUR Kİ;

“YOLUN BAŞINDAN SONUNU GÖRE”

ALPEREN GÜRBÜZER
Gavs-ı Hızani (K.S.), birgün oturduğu yerde gülümsemiş, millet merak etmiş:

“-Efendim, hayrola. Biz birşey görmedik, hayırdır ne oldu?”

Gavs-i Hizani:

“-Yok, birşey yok.” demiş. Sıkıştırmışlar, bunun üzerine, demiş:

“-Çayda bizim mürüde hatunlardan biri yıkanıyordu, saçını tararken, tarağı takıldı, canı yandı, dedi: “Ya Gavs! Biz ne yapalım, biz de düzeltiverdik.”

Gavs-ı Bilvanisi S.Abdulhakım El Hüseyni (K.S.)’ de bir gün böyle oturmuş, gülümsemiş. Onu da merak etmişler. Sormuşlar, O da cevap vermiş:

“-Adamın biri, bizim harmana girmiş, çuvalı doldurmuş ve bizim harmandan mal aşıracak, Çuvalı doldurmuş, yüklenecek, sırtına ağır gelmiş. Dedi: Ya Gavs! Hem bizim malımızı çalıyor, hem de bizden yardım istiyor. Biz de ne yapalım, sırtına yükleyip gitti.”

Gavs-ı Hizani (K.S.)’nın yanına birgün yörüklerden birisi gelmiş sofi olmuş ve bir sene kadar sofilik yaşamış. Hatta Gavs-ı Hizani (K.S.) de buna bir de tesbih hediye etmiş, doğru dürüst evine uğramamış. Bir sene sonra ailesinin evine gitmiş ailesi demiş:

“-İşte gittin de, gelmedin de, bizim sürüler kırılmaya başladı da, aç kaldık da, şu tarikatı bırak, bütün herşeyi geri ver, mahvoluyoruz vs. ” Ve kadın fitnesi, o adamı da mahvetmiş. Gitmiş, durumu Gavs-ı Hizani’ye arzetmiş:

“-Kurban, al tesbihi. Bu tarikatı da üstümden al” demiş,

Gavs-ı Hizani (K.S.) ise şöyle demiş:

“-Evladım, sen yine dilediğin gibi yap. Tarikat sende dursun. Sen bildiğini yap” demiş. Adam ısrar edince Gavs-ı Hizani (K.S.);

“-Haydi aldık” der. Aradan seneler geçmiş bir gün Gavs-ı Hizani namazdayken, önce bir elini sallamış, ondan sonra diğer elini sallamış ve tabii üç harekette namaz bozulur. Millet merak etmiş, demişler:

“-Efendim ne oldu? Biz bir şey görmedik”

Gavs-ı Hizani (K.S.):

“-Yok, boşver.” demiş. Sıkıştırmışlar, ennihayet cevap verir:

“-Hani, bir zamanlar buraya bir sofi gelmişti. Bir sene kadar hizmet etmişti bize. Sonra da, tarikatı iade etti ve gitti. İşte O’nun sekerat (ölüm hali) vaktiydi. Şeytan imanını çalmaya gelmişti. Bütün Sadatı Kiramın ruhaniyetleri teşrif ettiler. Bana dedilerki: “-Sen bunun imanını niye kurtarmıyorsun?” Ben de: “O bize tarikatı iade etti, tarikatımızdan değil.” Deyince; olsun dediler ve ilaveten:

“O, bizim çorbamızdan içmedi mi, o bizim elimizi tutmadı mı, o bizim amelimizden yapmadı mı? derhal yetiş” dediler. Birincisinde şeytana vurduk kaçtı, ikincisinde bir daha geldi, bir daha vurduk, üçüncüsünde geldi, bir daha vurduk ve çok şükür imanlı gitti.

Gavs-ı Hizani (K.S.), bu yolun nispetini Seyda-yı Tahi (K.S.)’ye devretmişti. Seyda-yı Tahi (K.S.) de bu Tarikat-ı Nakşibendiyye nispetini Şeyh Fethullah Verkanisi (K.S.)’ye devretti.

Seyda-yı Tahi (K.S.) ölüm döşeğindeyken Hazret Muhammed Diyauddin oğlu yanında üzgün. Seyda-yı Tahi (K.S.) demiş:

“-Oğlum niye üzülüyorsun. Biz öyle bir yere gideceğiz ki üzülmeye gerek yok.”

“-Baba, hani bir adamın babası zengin olur da bağları, bahçeleri, evleri, malları çok olur da, çocuğuna o mallardan, bağlardan, bahçelerden ve evlerden hiçbir miras düşmezse, o çocuk nasıl üzülmez.”

“-Evladım, şimdiye kadar seni diğerlerinin çocuklarından ayırdetmedim. Vallahi, diğerlerinin evlatlarına nasıl muamele ettiysem, sana da öyle muamele ettim. Fakat seni Şeyh Fethullah ayıracak” demiş.

Şeyh Fethullah Verkanisi (K.S.), Hazret Muhammed Diyauddin (K.S.)’ı, kızağa koşarmış. Seyda-yı Tahi (K.S.)’ye ileri gelen müridler itiraz etmişler:

“-Ya bu adam senin mürşidinin oğlu sen nasıl buna böyle davranırsın” demiş.

“-Seyda-yı Tahi, bunu bana havale etti, ben bildiğim gibi yaparım. Yok eğer size havale ettiyse, buyurun siz bildiğiniz gibi yapın.” diyor. Amma Hazret Muhammed Diyauddin (K.S.), sonunda büyük bir zat oluyor.

Seyda Hazretleri, Seyda-yı Tahi (K.S.)’nın sohbetini nakleder. Seyda-yı Tahi (K.S.)demiş ki: “Bu devirde beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, üzerine farzsa zekâtını veren ve büyük günahlardan kaçan velidir.” Seyda-yı Tahi (K.S.), bu sözü söylediği zaman Sultan Abdülhamid’in zamanıydı, her tarafta İslamiyet hâkimdi ve Seyda (K.S.) öyle der: “Bu devirde bunları yapan sahabe gibidir.”

Hazret Muhammed Diyauddin (K.S.), Şah-ı Hazne’yi yetiştirdi. Şah-ı Hazne Nurşin de, Hazretin hizmetindeyken bir ara kuraklık başlamış kıtlık başlamış ve birgün bölgenin ağası, Hazret Muhammed Diyauddini ve sofilerini davet etmiş, Şah-ı Hazne, daveti duymuş, kendi kendine Ah çekerek; ” midemiz kırk yılda bir güzel yemek görecek.” demiş ve çarıklarını yıkamış, kurutmuş, derken hazırlanmış. Ertesi gün Hazret Muhammed Diyauddin (K.S.), sofilerle davete giderken, dönüp diyor ki;

“-Molla Ahmed (Şah-ı Hazne) burada kalsın, diğerleri benimle gelsin”

Şah-ı Hazne, eskiden çok fakirmiş. Gerçi, daha sonra, Suriye’nin ordusunu bile doyurdu, ama birgün böyle Ramazan ayı gelirken, biraz dünyalık toplamak için, malum, mollalara zekat falan verirlermiş, mollalar camilere gitmeye koyulduklarında, Şahı Hazne, Hazret Muhammed Diyauddin’den izin istemiş. Hazret (K.S.), kızmış ve demiş ki:

“-Allah için çalış, sana Allah herşeyi verir.”

Şah-ı Hazne (K.S.) de Gavs-ı Bilvanisi Abdülhakim el Hüseyni gibi, büyük bir zat yetiştirdi. Ve Gavs (K.S.), halifeliği aldığı zaman, ileri gelen sofiler ve müridler, Şah-ı Hazne’ye sordular;

“-Kurban, Molla Abdulhakim’ın makamı nasıldır?”

Dedi;

“-Ben benim makamıma kadar olan yeri biliyorum. Ondan sonrasını ben de bilmiyorum.”

Gavs (K.S.), daha Şah-ı Hazne’nin yanında bir günlük sofi iken, halifelerinden Molla İbrahim’i çağırmış ve demiş ki;

“-Nasıl buluyorsun bu Molla Abdulhakim’i? Uğraşmaya değer mi?”

Molla İbrahim cevaben;

“-Bu adamda iş yok, gelsin gitsin, bunla uğraşmaya değmez, bakmaya değmez” Seyda (K.S.), bu hadiseyi sofilere anlatırken diyor ki, Şah-ı Hazne’nin suratı simsiyah oldu. Öyle ki Şah-ı Hazne:

“-Çocuklarıma dua et, onların hocasısın yoksa, şu anda, tarikattan tard olmuştun.” Ve diğer halifesini çağırmış demiş;

“-Ne dersin uğraşmaya değer mi?”

Diğer halifesi cevap vermiş;

“-Aman efendim, elimizden geleni yapmamız lazım, Bizim bunla her şeyimizle uğraşmamız lazım, bizim ümidimiz, bu bizim istikbalimiz, herşeyimizi buna devretmemiz lazım.”

Ve Seyda Hazretleri diyor ki; Şah-ı Hazne bu sözlerin üzerine, yüzü aydınlanıverdi.

Şeyh odur ki; “Yolun başından sonunu göre.”

Gavs (K.S.) öyle dedi: “Mürşid-i Kamil odur ki, müridinin başından geçmiş ve gelecek olan herşeyi ve hatta yedi sülalesini bilmelidir.”

İmam-ı Rabbani (K.S.) de öyle der:

“-Bize kıyamete kadar, bu tarikate dolaylı ve dolaysız girecek olan herkes bildirildi ve hatta yedi sülalesi de. Hepsini yazabiliriz, hatta söyleyebiliriz de. Ama ne yazmaya kağıt yeter ne de söylemeye vakit.”

Gavs (K.S.) der ki: “Biz ulaşmak istediğimiz yerlere ulaşamadık, ama hamd olsun ulaşanı yetiştirdik.”

Ve ilave eder:

“Biz dünyayı iğne deliğinden seyrediyoruz.”

Şah-ı Nakşibendî (K.S.) de öyle der:

“Dünya bizim yüzük taşımızın içindedir.”

Seyda (K.S.) öyle dedi: “Millet, Gavs Hazretleri’ni göremedi. O’nu başında sarık, sırtında cübbe bir molla gördüler. Hakikatını gören yok.” ve Seyda Hazretleri, şu güzel sözleri beyan eder. “İnsan, ahiretini de düşünmeli, onun için de çalışmalı, insan, dünyada isteyerek çalışmaz, çalışmıyor da. Dünyada elaleme avuç açmamak için nice zor işler yapıyorlar. Mesela, buradan ta Adana’ya yazın, pamuk toplamaya gidiyorlar. O yazın sıcağında çalışıyorlar, iki üç ay sonra, bir sene rahat etmek için, ailesini geçindirmek için. Çoluğun, çocuğunun rızkını temin etmek için, onları sağa sola el açtırmamak için. Bir insan ahiretini de düşünmeli. Ahirette muhtaç kalmamak için. Oranın rızkını da düşünmeli, Zor anda da olsan çalışmalı. İsteyerek herkes amel eder. İş nefis istemediği halde amel etmektir. Nefis istemediği halde yapılan amelin feyzi ve karşılığı daha çok olur. Ki; gerçekten o iş Allah için yapılmıştır.”

Hakkında: dedekorkut1

İlginizi Çekebilir

Surelerin Sıralı Olarak Listesi

Surelerin Sıralı Listesi Namaz Surelerinin Sıralanışı Kuranı-ı Kerim’de Fatiha suresinden Nas suresine doğru bir sıralama …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir