ALLAH RESULÜ AFFETMİŞLERDİ,
SEYDA HAZRETLERI DE AFFETTİLER
Derleyen: ALPEREN GÜRBÜZER
Gökçeada’da geçen günlerine şükrü ve sabrı tavsiye ederek, buyurdular ki: “Gelin oturun artık Allah’a dua edin. Bizi buraya getirmiş sonra on katını yapmalıyız. Cenabı-ı Rabbül Âlemin, bu güne kadar bize herşeyi verdi. Bundan sonra bizi, buraya gönderip, sadık olup olmadığımızı imtihan ediyor. O zaman, hiç durmadan ibadet etmemiz gerekiyor.”
Evlerini değiştirip, üç odalı bir yere taşındıklarında, ilk buyurdukları: “Şükredin, bir odamız daha oldu. Şükrümüzü artıralım. Bakın hem geniş bir yerde oturuyoruz, hem bizi koruyan polislerimiz bile var. Bizi her yerden gözetliyorlar” dedi.
Ve Rabıta, Nakşî yolunun müride emredilenin, velideki tecellisi ise, fena ve beka halidir ki herşey öz yurduna nisbet eder. Seyda Hz.leri, romatizma ağrıları için girdiklerı kuma bakıp, buyuruyorlar: “Medine’nin kumları bunlar.”
Ferdi hastalıkları ilerleyince, zamanın başbakanı merhum Turgut Özal’ın gayretiyle, Ankara Gülhane Hastanesi’nde muayene edilir. Teşhisle, Ankara’da ikamet edilmesi gerektiğine dair, heyet raporu alınır. Hemen Ankara’nın bir semtinde, yani Karyağdı Sokak’ta bir ev tutulur. Sürgün burada devam edecektir. Nihayet 6 Şubat 1986’da mecburi ikamet ve gözetim kaldırılıyor. Tabii, bir hal olmasına ve dışardan en küçük bir vicdan sahibini feryad ettirecek bu dönem hakkında, makamı ve kişiyi suçlayıcı tek bir söz söylememişler, incitici bir söz, yaralayıcı ve hiç bir isbata tenezzül buyurmamışlardır.
Sürgün dönemi bittikten sonra, Menzil’e yola koyulurlar. Önce Gavs Hazretleri’nin merkadını ziyaret, Şükür namazı ve ardından Hane-i Saadetleri’ne teşrifte Mevlüd okunur.
Bu yıllar, Menzil’in, mekân olarak genişletildiği yıllardır. Bahçe genişletiliyor. Bu çoban evlerine dikkat etmek lazımdır. Seyda Hazretleri, tabii ki, meslekdaşlarını kollayacaktır. Her çoban sürüsünden mesuldur. Seyda Hazretleri de sofiler üzerinde çoban değil miydi? Nitekim Allah Resulü’nün de çobanlık yaptığı hatırlanmalıdır.
Seyda (K.S.), 1991 yılında Menzil’den bir defa göz ameliyatı için ayrılmışlar. Göz ameliyatı Ankara’da Çankaya Hastanesi’nde gerçekleşir. Bu yıllar sofilerin başlarını kulluk makamına uzatmakta yarıştıkları yıllardır. Bu yıllara Fetih demeli. Neticesinde meydana gelen hadise bakımından doğrudur. Benzerlik Hayber’in fethiyle, Yahudi kalesinin düşmesi ve Seyda Hazretleri’nin, sürgün dönüşü meydana gelen ve güçlü gelişme gösteren irşad zirvesi arasındaki uyumdur. Hayber’in fethinde, küfür, bir ziyaret sofrasında sunulan zehirli eti, Menzil’de ise bir bayram günü güya el öpmek için gelen biri elindeki şırıngayı kullanmıştır. İkisi de zehir. İkisinde de, şehadetlerinden iki yıl önce, hem bu sünnetin ihyasını, hem küfrün aczini belirtmek bakımından, fetih yılları sayılmalıdır. Nitekim Allah Resulü affetmişlerdi, Seyda Hazretleri de affettiler.
1992 yılı Seyda Hazretleri’nin Ankara’ya teşrif ettikleri yıldır. Ankara’nın Çankırı yolu üzerinde, Pursaklar’da inşa edilen camide namazlarını kılıyorlar. Hatm-i Haceğan orada yapılır. 45 gün sonra Afyon’da Hayat Jeotermal kaplıcanın yanında, kendileri için yapılan eve teşrif ederler. İrşada burada da devam ederler. Burada sadece tedavi maksadıyla bulunurlarken ancak sabah namazından sonra kaplıca suyuna girebilirler. Kaplıcada, bu arada camii inşaatını başlatırlar.
40 gün sonra, dönüş yine Ankara Pursaklar’a. Buhara’da Kasri Arifan, Pursaklar’da Kasri Şirin yine yüzlerce sofi, yine irşad. Allah dostlarının böyle zamanlarda yaptıkları, güzel çirkin, kör, topal demeden çağın buhranına kapılmış ümmeti yangından mal kurtarır gibi, çekip almaktadır.
Menzil’e, sondan bir önceki geliş. Yolda yine tevbe ve saliklere şefkat, yer gözetmeden, mekân ve zaman seçmeden Allah’a çağırmak.
Menzil’de bu sefer ikinci bir su: Bu defa sondaj yaptırılır. Bundan önce de Gavs Hazretleri de bir işaretle suyu çıkarmışlardı. Sondaj Allah’ın ilmine işarettir. Teknik ve ilmin, Allah’ın mahlûku olduğunun tesbiti. Buyurmuşdur ki:
“Tayyi mekân edebilen veli dahi, arabayı, treni, uçağı kullanmak zorundadır. Bu, onların üzerinde Allah’ın hakkıdır.”
Menzil’de son işler. Bütün maddi meseleler tamamlanıyor. Dönüş Afyon’a. Romatizmaları tedavi edilecektir.
Ve nerden geldiği belli olmayan bir işaretle bir hutbe irad ediyorlar. Buyurdular ki: “Bismilahirrahmanirrahim. Allah (C.C.) bizlere 3 büyük nimet bahşetmiştir. Bu nimetlere çok şükür etmemiz lazımdır. Bu nimetlerden; oruç tutmak, zekat vermek, sadaka vermek, namaz kılmak Allah (C.C.)’ın bize bahşettiği en büyük nimetlerdendir.
O nimetlerden birinci ve en önemlisi, Allah (C.C.) bizi Müslüman olarak yaratmıştır. Bizim de bu nimete karşılık Allah (C.C.)’a çok ibadet etmemiz lazım. Bu ibadetlere karşılık Allah (C.C.) müslümanlara cenneti ve içindeki çeşitli nimetleri hazırlamıştır ve ebedi olarak orada kalacaktır. Ona göre ibadetleri arttırmamız lazım gelir.
Allah (C.C.) isteseydi bizi, Müslüman değil de kâfir olarak da yaratabilirdi… Kâfirler için ebedi cehennem ateşi ve azabını hazırlamıştır. Sofiler ayakta çok beklediler. Onun için sohbetime bu arada ara veriyorum. Cuma’ya kadar eve gideceğim. Allah hepimizi affetsin, inşallah.”
Bu sohbet her türlü gelecek şüphesinden arınmış olacak ki o yılın Seyda Hazretleri’nin 63’ncü yaşını bilenler unutmuş görünüyorlar. Bu, Allah’ın sofilerin akıllarını muhafaza etmeleri için bir nisyan halidir. Ankara’ya dönüyorlar.
Cuma gusül sünneti..
Allah Resulü Cuma günü için gusül emrettiler? Allah dostları sünnetten kıl kadar kopamazlar.
Ve onları sevgilisinin her sünnetine uygun yarattı. Şehadetlerinde bile. Cuma yaklaşırken göğüslerinde bir ağrı. Muayene ediyorlar. Oğulları Seyyid Fevzeddin ile
göz göze geliyorlar. Hayy. Yalnız Allah diridir. Şehadetleri gerçekleşiyor.
Yaşları tamı, tamına 63’tür. Gök yarılsa, yer kaynasa, sofinin halini anlatmaya yetmez. Aklın bir an için gidip geldiği, yerini terk edip geri döndüğü an.
O an Faruk-ul Ekber de, “O öldü diyeni gebertirim”e kadar varır. Ve Sıddık-ı Ekber, Hz.Ömer’i yerine oturtur ve der ki: “Muhammed’e tapanlar bilsinler ki O öldü. Allah’a tapanlar bilsin ki O ölmez.”
Nitekim yerinden ayrılan akılları toplayanda, yine O neslin bir evladı olan Seyyid Fevzeddin Hazretleri buyurdular:
“Ağlamayın, Allah Resulü’ne ne yapıldıysa, babama da o yapılacak.”
Ve Menzil.
İnsanlar akın akın dört bir yandan gelmişler.
Kurtarıcılarını, Allah’ın yolunu tanımalarına vesile olan zatı, son yolculuğuna uğurlamak için. Kalbler donuk, gözler yaşlı ve dizler dermansız. Gözlerden akan yaşı, metanet dizginlemiyor. Ne bir taşkınlık, ne de izdiham.
Sokaklara taşan onbinler, İmamın er kişi niyeti sedasıyla saf durmuşlar. Gözler yaşlı, içler acılı, ama tek bir yürek. Allahu Ekber deyip namaza duruyorlar.
Seyda Hazretleri’nin canı, evlatları gibi sevdikleri sofileri, yolun iki yanına dizilmiş, yüzler kederin nakşıyle işlenmiş, beyin durmuş, kalbler yaralı. Ve toprağa veriliyor. Gavs Hazretleri’nin yanına defnediliyor. Allah’a kavuşuyor.
Kaynak: gül nesil video-seytaç
(devam edecek)