EZAN-I MUHAMMEDİYE
ALPEREN GÜRBÜZER
Rasulüllahın; Ezan ve namazla bizi ferahlandır Ya Bilal! Demesi Ezan-ı Muhammedi’ye’ nin sadece bir duyurudan ibaret olmadığını ortaya koyuyor.
Esra; Miraç, Ezan ise bildirmek veya çağrı, ya da davet demektir. Daha önceleri namaza davet için Essalatü camiatün(namaz biraraya getirir) denilerek icabet edilirdi, sonradan namaz vaktinin duyurulması konusu istişareye açıldığında; kimi çan çalalım, kimi boru sesi olsun, kimi ateş yakalım, kimi de bayrak dikelim vs. denildi, bunların hiçbiri kabül görmedi. Ezanın doğuş sebebi; Miraçda Cebrail’in ezan okuması ve imam olmasıdır. İkinci nedeni de vaktaki Abdullah b. Zeyd’in rüyasında gördüğü gökten inen bir meleğin ezan okumasını Rasulüllah’a bildirmesi üzerine Allah’ın Habib-i ona; Kalk bu gördüğün rüyadaki sözleri Bilal’e öğret, onun sesi daha gürdür demesiyle başlayan paroladır ezan.
Ezan orijinal olarak, yani arapça inmiştir. Dolayısıyla Arapça dışında okumak sahih değildir. Nitekim Ezan-ı Muhammedi’ye de tıpkı Kur’an gibi Arapça olarak inmiştir. Fakat Farsça sözle namaza başlamak bundan istisnadır. Yani Farsça namaza başlamak sahihtir. Diğer türlü ezan Farsça okunduğunda ise insanlar okunan çağrının ezan olduğunu bilseler dahi caiz değildir. Çünkü Ezan-ı Muhammediye tüm müslümanları tek kalpte, tek dilde birleştiren sembol niteliğinde bir meşaledir. Bu yüzden başka bir dilde okunmasına geçit verilmez. Müslümanlar dünyanın neresine giderlerse gitsin minarelerden yankılanan çağrıyı orjinali ile icabet ederler, derken birliği ve dirliğimizi ezanla gerçekleştiririz. İşte bu rüya olayının tasdikiyle birlikte Ezan-ı Muhammedi’ye bundan böyle tüm âleme kıyamete dek minarelerimizde gür seda ile yankılanacaktır. Allah-ü Teala; Allah’a davet edip iyi amel işleyenlerden daha güzel sözlü kim olabilir (Fussilet 33) beyan buyurmakta zaten.
Rabbül Alemin’in; Allah ve Rasulü tarafından insanlara ilan et(Tevbe,3) ayeti ile yine; İnsanlara Haccı bildir(Hacc 27) ayetindeki ilan bildirmek, aynı zamanda davet ve ezan manasınadır. O halde davete icabet gerektirir.
Beş vakit namazlar için ezan ve kameti terk etmek mekruhtur. Fakat ezan ve kamet terk edildiğinde bu namazlar iade olunmazlar. Sadece vakit girmeden okunan ezan tekrarlanır, kamette öğledir. Derler ki; Kuruntulu veya kasıntılı insanın kulağına ezan okunursa kuruntuyu giderdiği gibi hem de sünneti seniyyeyi yerine getirilmiş olunur. Aynı zamanda yeni doğmuş bebeğin sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak ilk ilmi eğitimine başladığının duyurusu yapılması gerçekleşmiş olur.
Müezzin adayında asgarisinden bulunması gereken erkek, akıllı, takva sahibi, sünnete vakıf ve namaz vakitlerini bilen iyi biri olmalıdır. Delinin, mümeyyez olmayan çocuğun, sarhoşun, kadının, fasık kişinin, kâfirin, bayılan kimsenin ezan okuması mekruhtur. Buluğa yaklaşmış çocuğun, kölenin, âmâ’nın okuyacağı ezan kerahatsiz caizdir. Fakat kölenin ezanı sahibinin iznine tabidir.
Teganni şarkı söylemek gibidir. Sesi güzel olanın teganni yapması lazım gelmez. Ezan okurken kelimelerin arasını ayırarak okunur, kametse birleştirerek okunur.
Ezan okunurken konuşulmaz. Konuşulursa yeniden başlayarak ezan okunması icap eder. Ezan okunurken selamda alınmaz. Ezanda parmaklar kulaklara koyularak okunur, kamette ise parmaklar kulaklara konulmaz, çünkü cami içerisinde işitme problemi yok ki. Üstelik kamet dışarıya yönelik bir çağrı değildir, içerdeki cemaate yönelik duyuru olduğundan kametin seri bir şekilde okunmasını gerektirir.
Ezanı dinleyen kimsenin müezzinin okuduklarını tekrarlaması lazımdır, menduptur çünkü. Ezanı işittiğimizde vacip olan icabete yürüyerek gitmektir, yani camiiye gidip cemaatla namaz kılmaktır. Kaza namazlarının birincisi için ezan ve kamet sünnettir. Geriye kalanlar için ezan okuyup okumamakta kişi muhayyerdir(serbesttir), yani dilerse okur dilerse okumaz. Yolcunun kameti terk etmesi mekruhtur, ama ezanı terk etmesi mekruh değildir.
Kadın kamet getirir, fakat ezan okumaz. Evde ezan okuyan kimse kendi işiteceği seste okur, fakat birazcık seslenmekte fayda var elbet.
Arafat’ta(cem-i takdimde) bir ezan iki kamet getirilir, Müzdelifede(Cem-i tehir) ise bir ezan ve bir kamet getirilir.
Fasıkın imamlığı, hiç şüphesiz takva sahibi cahilin imamlığından evladır.
Köle ve çocuklar cemaat olamadığı gibi ezan okumaları da meşru değildir.
Abdestsiz ezan okumak mekruh değildir. Cünup kimsenin ezan okuması mekruhtur, dolayısıyla o ezan iade edilir. Ancak cünup kimse ezan okununca dil ile icabet etmesi gerekir. Çünkü bu icabet ezana değil, müezzinedir.
Ezan bildirmek ilan demekse de aynı zamanda zikirdir. Nitekim Ezan-ı Muhammedi’ye ins ve cin, yani görünen görünmeyen cümle âleme namaz vakitlerini hatırlatmak, ila’yı kelimatullah’ı gönüllerde yankı bulmasını sağlamak gibi bir dizi anlamlarla yüklüdür.
Yukarda da belirtildiği gibi Farsça ezan sahih değildir, isterse ezan olduğu bilinsin.
Kur’an ve ezan okuyana selam vermek meşru değildir.
Bir kimse mescitte müezzin kamet getirirken camiye girerse imam mihraba geçinceye kadar oturur.
Bir demirci ezan okumakta olan müezzini dinlemeye koyulur. Ezanı Muhammedi’ye bittiğinde demirci; şu adam ezan okuyor ama samimi değil, hakikati haykırmıyor deyince dediler ki:
—Allah senden razı olsun, işte müezzin ezan okuyor ya, hiç bunun yalanı olur mu?
Demirci:
—Evet, evet! Müezzin gerçeği ilan etmiyor, şayet o ihlâslı okusa idi minare ayağın altında barınamaz çökerek eriyiverirdi der ve sözlerinin devamında;
—Birde ben okuyayım bakın nasıl olurmuş diye söylenip demir yığınının üzerine çıkar ve başlar ezan okumaya. Okudukça ayağını altındaki demirler eriyip akmaya başlar. Ezan’ı bitirince kendisini gözlemleyenlere şu itirafta bulunur:
—Bende gerçeği duyuramadım, yalan söyledim, eğer samimi şekilde okusaydım
benimde erimem gerekirdi. İşte tevazu, işte Allah’a tam samimiyet ifadesi bu olsa gerektir.
Bir kişinin iki mescidde müezzin olması mekruhtur. Çünkü ikinci mescidde okuyacağı ezan nafile sayılır. Kendisinin yardımcı olmadığı farz olan bir namaza halkı davet etmesi yakışmaz.
Ezan işitince ayağa kalkın! Çünkü o Allah’tan gelen bir emirdir hadisinden maksat namaza gidin, yahutta kamet manasınadır.
Ezan farzlar için sünnettir. Vitirde yatsının ezanı ile yetinilir sadece.
Vaktinden önce okunursa tekrarlanır,
Ezana dört tekbirle başlanır. İlk şahadeti alçak sesle, sonra dönerek yükse sesle okumak mekruhtur. Ezan aheste aheste okunur, Hayya alel’lerde sağa sola dönülür,
Sabah ezanına Es-salatü Hayrun mine’n-nevm(namaz uykudan hayırlıdır) ilave edilir
Ezanda parmaklar kulaklara konur.
Peygamberimiz(s.a.v) Bilali Habeşe; Parmaklarını kulaklarına koy. Çünkü bu sesini daha yükseltir diye buyurmuştur. Kamet getiren iki parmağını kulaklarına koymaz. Çünkü alçak sesle yapıldığı içindir.
Minare genişse ezanı dönerek okunur. Rasulüllah döneminde minarenin olmamasından hareketle dönmeye itiraz edilmemeli. Minare mani değil. Çünkü uygulanan adap olması dolayısıyladır.
Yine Resulü Ekrem; Ezan cezmdir buyurmakta. Yani Sesi güzel olanın teganni yapması lazım gelmez.
Resulü Ekrem(s.a.v); Ezan okunduğu zaman kelimelerin arasını ayırarak oku, kamet getirdiğin zaman da kelimeleri birleştirerek oku buyurarak kametin süratli okunacağına işaret etmiştir.
Kamette müezzin ‘hayya alel felah’ derken cemaatın ayağa kalkması adaptandır. Şayet İmam mihraba yakın değilse uygun olanı her safın yanına imam geldiği zaman kalkmasıdır. Kadkametis -salât denildiğinde anlamı ‘namaz başladı’ demek olduğundan imamın namaza başlaması adaptandır. Çünkü imam böyle yapmakla müezzinin sözünü doğrulamış olur. Bununla birlikte kamet getirdikten sonra namaza başlansa sakınca yoktur. Zira İmam Yusuf uygun görmüştür. Kamet alınırken camiye giren ayakta beklemez oturmalı, ancak cemaat ayağa kaltıktan sonra kalkmalıdır.
Velhasıl Ezan-ı Muhammediye yüreklerimizi ferahlatan bir çağrıdır.