HAYATIN HER ALANINDA CİLVE-İ RABBANİYE
ALPEREN GÜRBÜZER
İmtihan hayatın gerçeği tabiî ki… Derler ya hikmetinden sual olunmaz, onun gibi bir şey cilve-i Rabbaniye…
Tasavvufi hayatta da sufi zaman zaman Şeyhi tarafından imtihana tabi tutulabilir, bu durum sufinin yetişmesi içindir. Fakat günümüzde değerler altüst olduğu için imtihandan ziyade Ümmet-i Muhammed’in imanını kurtarma derdi davası önceliklidir. Tüm dert dava iman kurtarma, üstelik irşadda bu yönde seyretmektedir. Bu yüzden Gavs-ı Bilvanis-i (k.s), Bir imtihan etsek imanını kaybedecek çok sufiler var demiş. Hakeza yine bu manada Şah-ı Hazne (k.s)’da; Bu zamanın sufileri için eleğin içindeki daneye benzerler, elenince dökülürler
beyan buyurarak; artık yaşadığımız devrin iman kurtarmak zamanı olduğuna işaret etmişlerdir.
Gavs-ı Hizani (k.s) bir gün sufilere;
—Haydi, falan tarlaya gidelim, oradaki su kanallarını düzetelim der ve beraberce tarlaya koyulurlar, derken ileri de yüksek yamacı olan tarlanın tepesine doğru tırmanmaya başlarlar. Fakat Gavs-ı Hizani (k.s), Seyda-i Taği (k.s) ve oğluyla beraberce aşağıda kalırlar. O anda yukarıya tırmanan sofilerden birinin ayağı altında büyükçe iri bir taş kaymaya başladığında, herkeste pür dikkat nefesler tutulur o an. İşte o an gelmişti bile, büyük bir kaya parçası süratle Gavs’ın üzerine doğru geliyordu ki oğlu canının derdine düşüp oradan tüyer. Seyda-i Taği ise hemen fırlayarak yuvarlanan taşla Gavs’ın arasına geçer. Neyse ki hızla yuvarlanmakta olan taş bu sırada gelen başka bir taşa takılır ve orada kalıverir. Herkes bu olaydan sonra derin bir nefes alır ve rahatlar. Gavs-ı Hizani (k.s)’in ise yüzü aydınlanıverir der ki;
—Bizi öz oğullarımız bile terk etti, dolayısıyla vefakâr dost evlattan daha hayırlıdır.
Aslında taş bahane, yaşanan olay sadaket imtihanı idi, kazanan Seyda-i Taği oldu.
İçimize nefis kodlanmış, karşımıza da şeytan dikilmiş. Neden acaba? Cevabı fıtratımızdaki kodlarda gizli, geldiğimiz ana vatanımızla ilgili belkide. Malum olduğu üzere Âdem yasak ağaçta imtihan oldu. O halde ilk insan sınavla gözünü açtı diyebiliriz, dolayısıyla yaratılış gereği:
—İbadette sınav,
—Haramı helali bilmede sınav,
—Bela ve musibetlere sabredip sabretmemekte sınav vs.
Görüldüğü gibi imtihan her alanda.. Dolayısıyla şair bülbüle; karlı dağları mı aştın, derin ırmakları mı geçtin, yoksa yarından ayrı mı düştün, niçin ağlarsın ey bülbül! diye sormuş. Aslında sorulacak çok daha soru var, ama yaralıyız, ilahi huzurda cevap vermeye yüzümüz yok, biçareyiz çünkü. En iyisi şimdilik susmakta fayda var. Ta ki dost kapısında kabul olana dek..
Kıymetler karşılıklı zıtlar ile idrak edilir. Hastalık olmazsa sağlığın kiymeti bilinmez. Nitekim ‘Olmaya cihanda bir sıhhat nefes’ deniliyorsa hastalık sayesindedir. Allahü Teala hayrı ve şerri kulun imtihanı için yaratmıştır. Burda dikkat edilmesi gereken nokta yaratmak başka, yaratılanı icra etmek başka olduğunu idrak etmektir. Rabbül Âlemin iyi işlerden razı, şerden razı değildir. İki karşıt unsurlar olmasaydı imtihandan bahsedilemezdi çünkü. Kur’anı Kerim de; Ona iki yol göstermedik mi? (Beled -10), “…Sizi bir imtihan olarak kötülükle ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz” (Enbiya 33), “Eğer Rabbin dileseydi elbette yeryüzünde kim varsa hepside iman ederlerdi” (Yunus, 99) geçen ayeti kerimelerde de görüldüğü gibi hayat bir imtihan.
Bazen Allah kuluna belada verebilir günahına kefaret olsun, ya da günahı yoksa manevi makam alsın diye. Rabbül Âlemin; Birşeyi sevip istediğiniz halde o da hakkınızda şer olur (Bakara,216) beyan buyurmakta çünkü. Anlaşılıyor ki; tüm bu imtihan dünyasında sınavı vermekte başarısız olsak dahi Yüce Mevla bazı mübarek gecelerde, özellikle Berat gecesinde asi olanlara eğer tevbe ederse kurtuluş fırsatı tanır. Berat gecesi veli kulları ve evliyaları için hertürlü zarardan muhafaza edilirler.
Rasul-i Kibriya (s.a.v); Bu gece Allah halkına bir göz atar. Müminleri bağışlar, kâfirlere mühlet verir. Kin ve haset sahiplerini dahi hallerine terkeder, taa o hallerini terk edinceye kadar.. diye beyan buyuruyor.
Berat gecesi aynı zamanda hüküm gecesidir, yani tıpkı imtihan dünyasında yaşadığımız ikilemler gibi; dargınlık ve rıza gecesi, ya da kavuşmak ve kavuşmamak gecesi veya bu gecede kiminin saadet bulduğu, kiminin de saadetten mahrum kaldığı gece de diyebiliriz.
Hüküm gecesine (karar gecesi) daha değişik örnekler verecek olursak;
Kimi huzurda kabül görürken diğeri kovulur.
Nice gülen vardır ki yakında yüzü solup ölüp susacak,
Nice ev hayaliyle yaşayıp da, tam anahtar teslimi alacağı anda sahibine nasip olamayacak,
Nice kul vardır ki sevap bekler, ama karşısına ceza çıkar.
Kimi cennet beklerken cehennem çıkar,
Kimi vuslat (kavuşma) bekler, fakat ayrılık çıkar,
Kimi mülk bekler, ama helak karşılar vs.
Velhasıl; hayatın her alanında cilve-i Rabbaniye hâkim.