MELE-İ ALA
ALPEREN GÜRBÜZER
Melekler nurdan yaratılan, gözle görülmeyen, nurani, latif, hızlı ve insanlardan önce yaratılan varlıklardır. Peygamberler melekleri hem baş (dünya gözüyle), hem de basiret gözü ile görüp konuşmuşlardır. Melekler bazen diğer insanlara da gözüküp konuşmuşlar, Hz. Meryem’e ve Ashabı-ı Kiram’a Allah Resulü’nün huzurunda görüldükleri gibi. Cibril Emin’in Dihyetü’l Kelbi suretinde Meryeme görünmesi Âlem-i misalden değerlendirilir. Zira ölümden sonra da herkes melekleri görecek, seslerini işitecek zaten. Bu dünyada melekleri sürekli görme şansı elde edebilseydik fiziki gözlerimiz nurlarına tahammül edemezdi, ancak basiret gözü ile görmek mümkün. Evliyaya, hatta insanlara rahmani rüyayı gösteren vazifeli melekler bile var. Hakeza, sanatkârlar bestelerine döktüğü ilhamı meleklerden alır, nevar ki çoğu bundan bihaber, kendisine ait olduğunu sanır.
Melekleri görmek şart değil, iman etmek ve sevmekte yeterli. Kur’anda; Gökleri ve yeri yaratan melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a hamd olsun…(Fatır/1) diye geçen ayeti celileden hareketle, melekleri Allah’ın kızları ya da kadın şeklinde düşünmek veya şematize etmek haramdır. Onlar için erkeklik ve dişilik söz konusu olamaz. Bu arada şunu belirtmekte yarar var; meleklerin sayısı hakkında malumat bizi aşar, sayısını ancak Allah bilir. Rasulü Kibriya Efendimiz (s.a.v); Üzerindeki meleklerin çokluğundan dolayı sema gıcırdayıp ses verdi. Ses vermeside hakkıdır. Çünkü semadan dört parmak boş yer mevcut değildir. Her yerde ya kıyam, ya ruku, ya da secde halinde Allah’a ibadet eden bir melek bulunmaktadır (Müddesir,31) buyuruyor. Hadisi şeriften anlaşıldığı gibi melekler her daim kimi kıyamda, kimi rükûda, kimi de secde halde Arş’a yönelirler.
Melekler Meclisine Mele-i Ala denir, bu meclisin başkanı Cibril Emin’dir. Cebrail Peygamberimizle Miraç’a yol alırken arkadaşlık yaptığı son nokta olan Sidretü’l Münteha’da bulunur. Nitekim Cibril Emin aynı zamanda vahiy meleği olup Kur’anda; Ruh, Ruhu’l Emin, Ruhu’l Kudüs ismi ile anılır.
Tabiat olaylarını idare eden meleklerin reisi de Mikail’dir. Her zerrede, her atomda melek görevli, elektronu idare eden bir melek, protonu idare eden bir melek, nötronu da idare eden bir Melek tayin edilmiş. Dedik ya her mikro ve makro âlemde varlar.
Kıyamet habercisidir İsrafil Meleği. Sur’u üflemeye hazır durumda emri beklemekte hala. Nitekim o gün geldiğinde sur’u ilk üfleyişi ile canlılar ölüp yerlere serilir. O’nun kaval şeklinde ve içinde bütün mahlûkatın ruhların mevcut olduğu sur’u ikinci üfleyişinde diriliş gerçekleşir, üçüncü üfleyişte ise hesap için mizana sevk edilir mahlûkat, derken Allah’ın huzuruna varılır.
Vakit ve ömür tamamdır görevlisi Azrail meleğidir. Müslümanın canını alırken şirin, kâfirin alırken ise sert surette görünür. Rabbül Âlemin madem her nefis ölümü tadacak demiş, o halde ölüme bir saniye bile mani olunamaz, bu böyle biline. İnsanlardan sonra meleklerinde canını alacak, geriye tek kendisi kalacak, ama o da sonunda Rabbül Alemin’in ‘öl’ emriyle ölüverecek, böylece baki olanın ancak Allah olduğunu anlamış olacağız
KİRAMEN KÂTİP
Rabbül Âlemin Hafaza meleklerini Kur’anda; İnsanın önünde ve arkasında Allahın emriyle onu koruyan, devamlı takip eden melekler vardır (Ra’d) diye tarif etmiştir. Nasıl ki, maliye gelir gider envanteri tutarsa, insanın da ömrü boyunca günah ve sevabını kayda geçiren sağ ve sol omuzda bulunan Kiramen Kâtip Melekleri var, dolayısıyla insan bir iyilik işlediği zaman derhal sağdaki melek on sevap hanesine yazar, kötülük işlediğinde ise soldaki melek tam yazacakken sağdaki melek hele bir dur, yedi saat bekle, belki bu arada yaptığına pişman olup tövbe edebilir ikazını yaparak kayda geçmesini önler, ne var ki bu süre içerisinde mü’min istiğfar etmezse günah yazılır ve kıyamette Allah’ın huzurunda günahı-sevabı açığa çıkar böylece. Allahü Teala; Hâlbuki sizin üzerinizde hakiki bekçiler çok şerefli yazıcılar vardır. Ki onlar ne yapıyorsanız bilirler (Nebe/38) buyuruyor. İnsanoğlu mü’min, kâfir ve münafık olarak diye tasnif edilir. Bu gruplamada Kur’an’ın ifadesiyle; Mümin sıfatını elde edenlere amel defteri sağ tarafından verilecek olan Ashab-ı yemin sayesinde iman, taat ve ibadette önde gidenler denilen mukarrabun ile sabikun taifesi diye iki kategoride tasnif edilir. Halk bu tasnife kısaca avam ve havas demiştir. Allahü Teala ayeti Kerimelerde;
Herkes için yapmış olduğu amellerden dolayı farklı dereceler vardır (Mücadele 58/11).
Baksana, biz insanların bir kısmını diğerine nasıl üstün kılmışızdır. Elbetteki ahiret, derece ve üstünlük bakımdan daha hayırlıdır (İsa 17/20).
Gerçekten biz, Peygamberlerden bazısını diğerine üstün kıldık. Davud’a Zebur’u verdik (İsra 17/55).
..Onlardan kimi zalimdir, günah işleyerek kendisine zulmeder. Kimi orta haldedir. Kimisi ise sabikun olanlardır. İşte büyük fazilet budur (Fatır 569) diye beyan buyurdu. Rasulullah (s.a.v) en son ayeti kerimeyi okuduktan sonra şöyle dedi:
Önde olanlar cennete hesapsız girer, orta halli olan kolay hesaba çekilir. Nefsine zulmeden ise günahı kadar sıkıntı çektikten sonra cennete girer.
MÜRKER NEKİR
Bir de sorgu sual melekleri de var ki; bunlara da Münker- Nekir denir. Onların Rabbü Tealayı, Kitab’ı, Peygambe’ri, Din’i sorması haktır, hatta sorulardan biride ölenin sakalının olup olmadığıdır. Kabirde bir insanın nesebine, soyuna bakılmadan doğru cevap verenlere kabir cennet bahçelerinden bahçe, cevap veremeyenlere ise cehennem çukurlarından çukur olur. Kabre konulan ceset ruhun eskimiş giysisidir, yani bir insanın parmakları eline, elide koluna ve nihayet bütün bedeni de ruha bağlıdır. O halde ölen bedendir ruh değil. Çünkü naçiz bedenimiz topraktan yaratılmıştır, yine toprağa rücu edip ruhuyla Münker ve Nekir meleklerin sorularına muhatap kılınmış. Kabir azabı vardır, azaba müstahak olanın ruhu cesetle (toprakla) bitişik, yani çürüyüp toprağa karışınca toprak ve ruh birlikte eza görür. Ölümle ceset maddeye, ruh mana âlemine yönelir. Zira ruh emir âlemindendir. Nasıl ki dünyadaki ömür sürecimiz ana rahmindeki bir hayatın açılımı ise, Kabir hayatı da dünya hayatına nisbeten ahiret hayatının sonsuz açılımıdır.
Arş-ı Azam ilahi izinle taşıyan meleklerde var, hakeza mü’minler için ölüm anında müjdeler veren, şefaat eden, cennet kapıcılığı yapan ve onların dualarına âmin deyip istiğfarda bulunup destek olan, hatta eşlik eden bir dizi meleklerde söz konusu. Allahü Teala sevdiği kulu Cibril Emin vasıtasıyla ehline bildirir: Ey huzur ve sükûna kavuşmuş nefis sahibi kulum! Sen Rabbinden razı, Rabbinde senden razı olarak Rabbine dön, katıl, seçkin kullarımın arasına gir, cennetime…(fecir,27–30) der. Seçkin kullardan maksat Evliya-i kiramdır. Ki; onların kalbi zikir sayesinde cin ve şeytandan etkilenmez de.
CİN VE ŞEYTAN
Allahü Teala; Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyat,56), Cinlerde insanlardan önce yaratılmıştır. Onlar yalın zehirli bir ateşten yaratılmıştır (Hıcır 27) buyuruyor.
Evet! Şeytan Meleklerin hocası idi, kendisi cin taifesindendi, Allah’a ibadet ettiği demlerde mü’mindi, üstelik en iyi meleklerdendi. Dolayısıyla asıl adı İblisti. Zira Allahü Teala (c.c); İblis kaçındı büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu (Bakara/34) beyan buyurdu. Şeytanın aldatması vardır, ama mü’minin zorla imanını çalamaz, bu yüzden hiç kimse benim gücüm şeytana yetmiyor derse bu tamamen günahına kılıf aradığına işarettir. Şeytanı yapabileceği sadece kalbe vesvese vermektir, bu ise zikirsiz kalplerde yani içi boş kalplerde tesirlidir. Allah Resulü hadisi şerifte; Muhakkak şeytan, insanoğlunun damarlarında akan kan gibi onun kalbinde dolaşıp vesvese verir. Ben sizin kalbinize bir şey atmasından korktum (Buhari) buyurmakta. Allahü Teala da; Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size kötülükler emreder (Bakara/268) diye buyurdu.
Cinler ve şeytanlar dumansız saf ateşten yaratılmıştır. Şeytan da yumurtlayarak oğul çıkarır, fakat insanla nikâh oluşturamaz, mümkünde değil zaten. Cinlerde ise cinsel organlar var olup insanla nikâhı caiz değildir. Çünkü hemcins değildirler. Allahü Teala; Cinleride daha önce alevli ateşten yarattık (Hicir/27) buyuruyor. Cinlerin zararlarından korunmak için Kur’an ve sünnette öngörülen tedbirlere başvurmalı. Şeytan ve cinler bizi görürler, ama bizler göremeyiz, görmememizin hikmeti de çirkin, ürpertici varlıklar olmasından kaynaklanabilir. Ahirettede tam tersi biz onları görür onlar bizi göremezler. Bu arada cinlerin zararlarından korunmak adına, fakirlere bolca sadaka ve salâvat getirmekten de geri kalmamalı. Gerek elbisemizi, gerekse çevremizi temiz tutmalı, çöpe atılan yemek vb. artıklar ve kırıntılar cinlerin taamıdır, çünkü pis ve necis olanı melekler değil, cinler koklar, cinlerde yemek içmek yok, ama koklanarak gıdalanırlar. Cinler hijyenik olmayan yerlerde geceler, kirli alınların gözlerinden öperler. Meleklerinde mekânları genelde gökyüzüdür, yerde olanlarıda var tabi. İnsi ve cinni şeytanlara yem olmamak için ilim olması gerekir.
O halde devamlı abdestli olmakta fayda var, abdest kılıçtır. O halde namaza devam etmeli, uykuya geçmeden önce de Ayete’l Kürsi, İhlâs, Felak ve Nas surelerini okuyarak yatmalı ki, şeytan ve cin’in yapacağı sihirin önüne geçilebilsin. Şeytanlar hep asi varlıklar, melekler ise masumdurlar. Biri insanın ruhuna nur eker, diğeri vesvese tohumları. Bu yüzden insan hem asi hemde itatkar karekterdedir. Kelimenin tam anlamıyla nar ile nur arasında seyreder insanoğlu. Şairin dediği gibi olukların birinden kir, diğerinden nur akar, hangi oluktan kana kana içmek tercihi insana ait. Peygamberimiz (s.a.v), hem İns hemde Cins’in Rasulü, bu yüzden Nebiyi Ekrem’e Rasulüssakaleyn de denilir. Vesvese şeytanidir, vesveseye en iyi ilaç zikir, helal lokma ve haramlardan alabildiğince kaçmaktır. Günahlara dalan şeytanın dostudur, dolayısıyla şeytan bu tiplerden kaçmaz.
Meleklerin gıdası zikir, içecekleri takdisdir, taat ve ibadetten birsaniye geri kalmazlar. Nasıl ki insanın kıblesi Kâbe ise Meleklerinde dua kıblesi arştır. Arş’a bakarlar her daim, âlemde nevar ne yok seyrederler. Arş’ı taşıyan Melek de tayin edilmiş dördü dünyada, sekizide ahirette vazifeli. Onlar dünyada olduğu gibi cennette bile müminleri yanlız bırakmayacaklar, ikram edip hizme edecekler. Hatta onlarda Cemalullah’ı cennette temaşa edecekler.
Vesselam.