Ana Sayfa » Genel » Zikir Fikir Şükür

Zikir Fikir Şükür

ZİKİR-FİKİR-ŞÜKÜR
ALPEREN GÜRBÜZER

Zikir de bir amel çeşididir. Nitekim Rabbül âlemin; Yedi kat gök, yer ve bunların içindekilerin hepsi Allah’ı tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların zikrini anlamazsınız. O çok halimdir, çok bağışlayıcıdır (İsra/44), Her varlığın kendine ait bir dua ve tesbihi vardır, O’nu bilir ve yerine getirir (Nur/41) diye beyan buyurmakta.
Kâinatta her şey kendi hal lisanı ile zikreder. Kâinatta madem her şey zikrediyor, o halde insan da kendi iradesiyle zikretmekten geri durmamalı. Dolayısıyla insanoğlu kendi cüzi iradesiyle Allah’ı andıkça bütün yaratılanlardan üstün olmaya hak kazanacaktır. Hatta insanoğlu bütün mahlûkatın zikir senfonine eşlik ettikçe Allah’ta onları zikredecektir. Aslında zikretme duygusu fıtridir, öldükten sonra bile devam eden bir duygu seli. Yani kabirde, mahşerde, cennette, cehennemde dahi bu süreç işler. O gün Cennetlikler hamd ederek, cehennemliklerde zorunluluktan ‘Yandım Allah’ım’ diyeceklerdir. Zikir öyle etkileyici bir güç ki; şeytanın vesvesesinden koruyan bir kalkan olduğu gibi, zikreden için Allah’ın dostum diye övmesine vesile olur. Böylece zikir sayesinde Hannas (şeytan), kalbe giremeyecektir. Zira Allah şeytanı Hannas sıfatıyla tanıtmış, dolayısıyla şeytan ancak boş olan kalbe dalabiliyor. Zikrin aslı O’nu sevmektir. Zaten ömründe bir kez olsun canı gönülden ‘Lailahe illallah’ diyen ebedi ateşte kalmayıp cennete girecektir. Çünkü peygamberimiz öyle müjdeliyor.
Zikirle ilgili ayetlere şöyle göz attığımızda Allah’ı anmanın büyük bir nimet olduğunu anlarız. Şöyle ki Rabbül âlemin;
Beni zikretmek için namaz kıl (Taha/14).
Namaz kıl. Muhakkak ki namaz insanı kötülüklerden alıkoyar (Ankebut/459).
Siz beni zikredin ki bende sizi zikredeyim (Bakara/152).
Allah’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz (Enfal/45.)
Ey İman Edenler! Allah’ı çokça zikredin O’nu sabah akşam tesbih edin (Ahzab/41–42).
Allah’ı çokça zikreden erkekler ve kadınlar var ya, Allah onlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır (Ahzab/35).
Onlar ayakta otururken ve yanları üzerine yatarken zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler(Al-i İmran/161).
Duanız olmazsa Rabbiniz sizin neyinize kıymet versin? (Furkan/77) diye müjdeler.
Yukarıda geçen Ayetlerden de anlaşıldığı üzere kalbin tek ilacı zikir. Çünkü kalp merkez olması dolayısıyla zikir cereyanı evvela kalpten başlar, sırasıyla bütün azalara yayılır. Malum namaz bütün rükünleriyle zikretmenin adıdır. Onun için dinin temel direği olarak nitelenmiştir. Anlaşılan her ibadetin kendine özgü zikri var. Madem öyle zikirler arasında hangisi makbul sorulduğunda, Arifler; kalbin en çok uyanık olduğu andır diye cevap vermişlerdir. Bütün iş kalbi uyanık ve diri kılmakta. İşte bu hali yakalayan ‘Zikri sultani’ye hak kazanmış demektir. Zira sultan-ı zikir kalbin Allah’ın sevgisinde fani olmasıdır.
Zikrin ne şekil, ne miktar, ne zaman çekileceği Kur’anda ve sünnette belirtilmemiş, üstelik hemen hemen bütün ibadetler zikir addedilmiş. Ancak Kuranda geçen bir ayet var ki; Rabbü’l âlemini özel olarak anmamızı emreden ayet olup diğerlerinden farklıdır. Şöyle ki; Rabbül Âlemin; Namazı bitirince ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken Allah’ı zikredin (Nisa/103), Hac ibadetlerinizi bitirdiğinizde Allah’ı zikredin (Bakara/200), Düşmanla karşılaştığınız vakit sabredin ve Allah’ı çoksa zikredin ki kurtuluşa eresiniz (Enfal/45) beyan buyurmakla gerek namaz, gerek Hac ve gerekse cihad sonrasında kendisini özel anmak gerektiğine işaret ediyor. Bu yüzden Efendimiz (s.a.v) bütün zikir çeşitlerini icra etmiş ve bunlardan değişik meşreplere sahip ashabının karakterine uygun zikir telkin etmiştir. İyi ki de telkin etmiş. Nitekim Arifler gerçek hürriyetin zikirde olduğunu söylemişlerdir. Hatta Resulü Ekrem (s.a.v), zikir meclislerine cennet bahçelerinden bahçe demiştir. Bundan dolayı kalp cennet bahçesi hükmündedir. Kelimenin tam anlamıyla balık için su ne ise kalp içinde zikir odur.
Şurası muhakkak farz namazların ardından yapılan tesbihatlar umuma şamil bir zikirdir. Hatta rükû, sücud, kade-i ahir oturuşun da okunanlarda böyledir. Bunların dışında vukufu zaman ve vukufu aded-i içeren zikirlerin çekilmesinde Mürşidi Kamiller ehliyet sahibidirler. Ehli Tasavvuf yolunda; kalp zikri, dil zikri ve hem kalp hem dil ikisi bir arada eda edilen zikir olmak üzere üç çeşit zikir metodu vardır. Malum cehri (sesli) zikirde hedef nefsi ıslahtır, zira terbiye nefisten başlar. Bu üç çeşit metotta haktır. Hafi zikirde esas olan gizlilik olup salik ruhi yoldan terbiye edilir. Ashabı Kiramın yüksek sesle tekbir getirdiğini işiten Habib-i Kibriya Efendimiz;
—Böyle sesinizi yükseltip kendinizi yormayın. Siz kulağı sağır veya uzaktaki birisini çağırmıyorsunuz. Sizler, gizli açık her şeyinizi işiten, size çok yakın olan ve hep sizinle beraber bulunan Allah’ı zikrediyorsunuz (Buharı, Müslim, Ebu Davut) diye buyurmuşlardır.
Hadisi Kutside ise Allah; “Kulum beni gizlice içinden zikrederse bende onu zatımda zikrederim” beyan buyurmakta. İşte bu yüzden Nakşibendî yolu bu iki buyruğu ölçü edinmişlerdir.
Vird; her gün belli sayıda (vukuf-i adedi) yapılan zikre verilen isimdir. Bu vird belli miktarda Kur’an okumakla da olabilir, salâvat getirmekle, ya da istiğfar çekmekle de olabilir. Tıpkı beş vakit namaz gibi vird de günlük hayatımıza giren devamlılık arz eden bir amelin adıdır. Vird gafletle de çekilse ihmal edilmemelidir. Süreklilik sayesinde taklitten tahkike (hakiki manaya) geçmek mümkün, yeter ki gayret olsun. Allah-ü Teala; “Bütün zamanlar zikir için yaratılmıştır. Zikirden ancak münafıklar usanır” (Nisa/142) diye buyurmuşlardır.
Dua; ibadetin özü, her durumda, her dilde abdestli ya da abdestsiz her daim Allah’a münacat edilebilir. Ancak Kur’an ve Hadiste öğretilen dua ve zikirlerin tercih edilmesi daha makbuldür.
Şurası muhakkak; Fikir, zikir ve şükür üç önemli sacayağı oluşturuyor. Mesela yemek yerken besmele çekmek zikir, yediğimiz gıdaların önümüze sunanın Allah olduğunu düşünmek fikir, yemeğin sonunda Yüce Mevla’ya nimetlerinden dolayı teşekkür etmekte şükürdür. O halde dilimiz üzerinde yediğimiz besinin acı mı, tatlı mı, yoksa ekşi mi olduğunu hissetmemiz için ayırt edici reseptörleri yerleştiren ve bu reseptör hücreleri haftada bir bakıma alınıp mitoz bölünmeyle birlikte yenilenmesini sağlayan Allah’a ne kadar şükretsek azdır.
Elbette ki zikir sadece karın doyurmakta hatırlanan bir şey değil, olağan üstü durumlarda da karşımıza çıkan bir güçtür. Nitekim birtakım zorluklarla karşılaşırken ‘Lahavle vela kuvvete illa billâh’ deriz, bir sıkıntıya girildiğinde ‘Hasbinellahu ve ni’mel vekil’ deriz, bir kusur işlerken ‘Esteğfirullah’ deriz. Kur’an ve sünnet ışığında her ne dersek diyelim bunlarda zikirdir. Tabii ki esteğfirullah sadece hata ve kusurlara mahsus söylenilen kelam değil, eda edilen ibadetlerin başında ve sonunda bile Allah’a karşı layıkıyla amel yapamadım düşüncesiyle söylenilmesi icap eden bir yalvarıştır. Hakeza her hayrın başında besmeleyle başlamak, işlenen hayrın sonunda hamdü senada bulunmak da öyledir. Ayrıca dikkat edilmesi gereken husus Allah’a münacatta bulunurken gösterişe kaçmamalı kalben yönelmek en uygunudur. Bir kardeşine dua ederken, kardeşinin bilmesi gerekmez. Zira duaların en samimisi müminin gıyabında yapılan duadır, açıkça yapılan dua veya amellerde riya karışabiliyor.
Uyku moduna geçmeden önce fatiha, Ayete’l Kürsi, Kafirun, İhlâs ve Felak sürelerini okumak sünnettir. Keza korku endişeyi gidermek için de Kureyş suresi tavsiye edilir. Uykudan uyandığımızda ‘O’ndan geldik yine dönüşümüz O’nadır’ düşüncesiyle hamd etmekte öyle.
Eve girerken evde kimse olmasa da selam vererek girmeli, o an meleklerin varlığı da düşünülür çünkü. Besmele ile camilere ve evlere adım atılır, çıkarken de besmele ve mağfiret dilenilir. Bir ölüm haberi işitilince ‘İnna lillah ve inna ileyhi raciun’ denilir. Amansız bir hastalığa yakalanınca Allah’tan; “Ölüm benim için hayırlı ise benim canımı al, hayatta kalmak hayırlı ise sağlık ver” niyazında bulunmakta fayda var. Yıldırım, sel ve deprem gibi doğal afetler karşısında; “Allah’ım sana sığınırız bizleri helak etme afiyet ver” demekte öyledir. Ayrıca maddi problemden dolayı sıkıntıya düştüğümüzde; “Ya Rabbi! Acizlikten, miskinlikten ve cimrilikten sana sığınırım” diye yalvarmalı. Bu ve buna benzer ehlisünnet kitaplarında geçen daha pek çok dua örnekleri zikretmek mümkün.
Velhasıl; hayatın her alanı zikir ve dua örgüsüyle örülü, önemli olan bu bu zikir senfonisine eşlik edebilmektir.

Hakkında: dedekorkut1

İlginizi Çekebilir

Surelerin Sıralı Olarak Listesi

Surelerin Sıralı Listesi Namaz Surelerinin Sıralanışı Kuranı-ı Kerim’de Fatiha suresinden Nas suresine doğru bir sıralama …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir